Öfke
Günümüz zorlayıcı yaşam koşullarında insanların gergin, sinirli, çaresiz, engellenmiş hissetmeleri ve bunların sonucunda öfkelenip kendileri ile birlikte çevrelerine de zarar vermeleri sık rastlanan bir durum haline geldi. Son zamanlarda ekranlarda ya da basında aşk, kıskançlık, cinsellik, kız isteme davaları, alacak verecek meseleleri vb. nedenlerle öfkesine yenik düşüp cinnet geçirenlere, hatta bolca cinayet haberlerine rastlamadığımız gün neredeyse yok gibi…
Öfke, her ne kadar ‘bir kişiye ya da bir şeye karşı duyulan olumsuz ve yıkıcı bir duygu’ olarak tanımlansa da aslında uygun bir şekilde ifade edildiğinde, son derece sağlıklı ve doğal bir duygudur. Ancak kontrolden çıkarak yıkıcı bir hale gelirse sadece kişiye değil yakın çevresine de zarar verir çünkü kişinin saldırgan davranma eğilimini harekete geçirebilme potansiyeli taşır. Öfkelenen hemen herkes, “Beni çileden çıkardı; beni delirtti; ben aslında böyle biri değilim; onun yüzünden bu hale geldim” gibi ifadeleri sık kullanır. Bu düşünce tarzı öfkemizi sahiplenmemizi, öfkeye kapılmamıza neden olan duygu ve düşüncelerimizi fark etmemizi engeller. Sonuçta da öfkemizin bize dışarıdan yüklendiğine inanarak kontrolümüz dışında olduğuna ve baş etmek için yapabileceğimiz bir şey olmadığına, onu yaşamak zorunda olduğumuza şartlandırırız kendimizi. İşte kişinin öfkeyi, bir sorunun çözümü, intikam alma ya da haklı olma yolu olarak görmesi onu şiddete veya suça yöneltebilir.
Bir başkasına duyulan öfke her ne kadar haklı gerekçelere dayanıyor gibi görünse de, aslında bu öfke kişinin kendi parçasına aittir ve kendisini koşulsuzca yani olduğu gibi sevip kabullenmemesinden doğar. Öfke, sanıldığı gibi kişilik özelliği olmayıp, çeşitli koşullarda ortaya çıkan bir duygudur ve yaşayan kişinin ruhu ile bedenine yıkıcı bir şekilde geri döner; ruhsal ve fiziksel rahatsızlıklara neden olur, özsaygısını düşürür ya da yok eder. Özetle bilmelisiniz ki öfke duygusunu ortaya çıkaran, aslında olaylar veya kişiler değil, sizin onlar hakkındaki düşünceleriniz, onlara yüklediğiniz anlam ve onlarla ilgili beklentilerinizdir.
Öfke meyve sepetindeki çürük meyveye benzer, onu sepetten çıkarmazsanız bütün meyveleri çürütür. Eğer siz de öfkeliyken kendinize ya da çevrenize zarar veren davranışlar sergiliyorsanız
sadece o an değil sepetteki tüm meyveler gibi bütün hayatınız da bundan zarar görecek demektir.
Peki öfkeyi nasıl kontrol edebiliriz dediğinizi duyar gibi oluyorum…Kişinin öfkesini kontrol altına alabilmesi için öncelikle nasıl, ne zaman, neden ve neye öfkelendiğini anlaması gerekir. Sonrasında ise asıl hedef öfke sonucunda sergilenen davranışları değiştirebilmektir. Yani asıl problem öfke duygusunda değil, öfke ile ne yaptığımızdadır. Bunun için de yapabileceğimizin en iyisi önce kendimize güvenmek, sonra başkalarına karşı anlayışlı ve sevecen olmayı öğrenebilmek, nihayetinde de kendimize ya da başkalarına karşı yıkıcı olan davranış kalıplarımızı değiştirmek olacaktır. Ancak bu şekilde dünyaya daha az öfke ama daha çok sevgi katabiliriz. Sanırım toplum olarak bu sıralar en çok ihtiyaç duyduğumuz da işte bu sevgi ortamı olsa gerek…