Cinsel İsteksizlik

Cinsel İsteksizlik

Cinselİsteksizlik

Cinsellik, genel anlamda kişinin hem bedensel hem de ruhsal katılımı ile gerçekleşen doyuma ve üremeye yönelik yaşantılardır. Bununla birlikte nasıl ki insanların farklı kişilikleri ve özellikleri var ise cinsel arzu ve davranışları da aynı değildir. Bu nedenle cinsel yaşam ve ilişki, her çiftte farklı bir sıklık ve seyir gösterebilir.

Cinsel arzu; dürtü, istek ve güdü olmak üzere üç temel bileşeni içerir. Cinsel dürtü, biyolojik bileşendir. Hem erkek hem de kadınlarda cinsel isteğin düzenlenmesinde asıl rolü oynayan hormon testesterondur. Cinsel istek oluşumu ise zihinsel fonksiyonlarla ilişkilidir (bilişsel bileşen) ve bu süreçte düşünme işleminin karmaşık bir rolü vardır. Yine de cinsel arzu, biyolojik dürtüler ile zihinsel süreçlerin basitçe etkileşiminden ibaret değildir. Özellikle yetişkinlikte, cinsel istek oluşumunun en önemli bileşeni seks yapmaya ilişkin gönüllülüktür. Gönüllü oluş ise psikolojik güdülenmenin sonucudur. Görüldüğü gibi ne cinsel istek yalnızca bir etkenin basitçe ölçülebilir sonucudur ne de cinsel istek bozukluğu yalnızca bir parametredeki değişiklikten kaynaklanır.Bu nedenle cinsel isteği değerlendirirken sosyal, kültürel, dini, psikolojik, bedensel bütün etkenler gözden geçirilmelidir.

CİNSEL İSTEKSİZLİK NEDENLERİ

Cinsel isteksizlik oldukça sık görülen ancak yardım için az başvurulan bir durumdur. Kadınlarda daha çok olmakla birlikte hem kadın hem de erkeklerde görülebilmektedir. Azalmış cinsel istek, yeterli cinsel uyarı olmasına rağmen cinsel fantezilerin ve cinsel etkinlikte bulunma isteğinin az olması veya hiç olmaması, cinsel arzu duyulmaması durumudur. Halk arasında ‘frijidite’ ya da ‘cinsel soğukluk’ olarak adlandırılmaktadır. Nedeni çoğunlukla psikolojiktir. Yalnız bedensel ve psikolojik sağlığın değil, kişilerin yaş, meslek, kültür düzeylerinin, bilgi, beceri ve deneyimlerinin, korku, endişe ve üzüntülerinin, inançlarının, sosyal durumlarının ve eşi ile olan ilişki kalitesinin cinsel arzuyu etkilediğini unutmamak gerekir. Cinsellikten uzun süreli uzak kalmalar, aşırı alkol kullanımı, geçirilen ağır hastalık halleri, tiroid bezinin az veya çok çalışması, şeker hastalığı, hipertansiyon, cinsel hormonların azlığı, menopoz, loğusalık ile emzirme dönemleri ve ilaçlar cinsel isteksizliğe yol açabilen faktörlerin en önemlileridir. Ayrıca aile içi şiddet, cinsel travmalar, sevilen birinin kaybı, ev ya da şehir değiştirme gibi sosyal etkenler, depresyon, ağır stres gibi psikolojik faktörler de cinsel isteği azaltabilir ya da cinsel isteksizliğe yol açabilir.   Bunların dışında cinsel fobiler ya da kaçınmalar, gebelik ya da çocuk sahibi olma korkusu, bir başkasına yakınlaşma ve bağlanma ile ilgili sorunlar, cinsel eşin cinsel becerisinin yetersiz oluşu, yaşla ya da çekicilikle ilgili kaygılar, beden imajına yönelik algının olumsuz yönde bozulması, evlilik çatışmaları, yakın kaybı ya da ekonomik güçlükler gibi stresli yaşam olayları de cinsel isteksizliğe sıklıkla neden olan sorunlardır. Bu nedenle cinsel isteksizliğin altında yatan nedenleri dikkatle incelemek gerekir.

CİNSEL İSTEKSİZLİK TEDAVİSİ

Cinsel isteksizlik tedavisinde temel yaklaşım, kişide cinsel isteği azaltan etkenlerin bulunup ortadan kaldırılması ve kişinin/çiftin cinsel arzuları ile uyumlu bir cinsel yaşam biçiminin sağlanmasıdır. Tedavi, kesinlikle bireye ve/veya çifte özgü olmalı, isteksizliği doğuran nedene göre (fiziksel, psikolojik, ilişki sorunları, bağlanma ve yakınlaşma korkusu, eğitim eksikliği, cinsel mitler vs.) değişkenlik göstermelidir.

Sonuç olarak çiftler, sevildiklerini, değerli olduklarını ve arzulandıklarını birbirlerine hissettirmelidir. İster bedensel, organik, hormonal, ister ruhsal sebeplerle oluşsun cinsel isteksizlikte tedavi çoğu kez mümkün olmaktadır. Önemli olan sorunu yok saymamak ve çözüm için fazla geç kalmamak.