Panik Atak ve Panik Bozukluk
Pandeminin ve de hayat eve sığar mottosunun etkisiyle son dönemde iyice sıkıldık ve bunaldık. Çoğumuz bu durumu, ‘darlandım, atak geçiriyorum’ şeklinde tarif etmekte. Hatta panik atak geçiriyorum, aklımı oynatacağım diyen sayısı hiç de az değil. Acaba gerçekten her stres durumu panik atak mıdır ya da her atak panik bozukluk mudur?
Panik bozukluk, beklenmedik bir anda aniden ve kendiliğinden ortaya çıkan, yoğun iç sıkıntısı ile buna eşlik eden bedensel ve bilişsel belirtilerden oluşan panik ataklarla karakterize yineleyici bir hastalıktır. Belirtilerin kısa sürede en yoğun haline ulaştığı ve ardından genellikle 10-15 dakika içinde (bazen daha uzun sürebilir) azalarak kaybolduğu bilinmektedir. Ancak bu yaşantının yarattığı tedirginlik ve ruhsal gerginlik hali çok daha uzun sürebilmekte ve panik bozukluğun pençesinde kişi sürekli olarak kendini yeni bir atak yaşayabileceğine dair ‘beklenti anksiyetesi’ içinde bulabilmektedir.
Panik atak, o sırada ortaya çıkan çarpıntı, kalp hızının artması, terleme, titreme, boğuluyor gibi olma duyumu, soluğun tıkandığı duyumu, göğüs ağrısı ya da göğüste sıkışma, bulantı ya da karın ağrısı, baş dönmesi, ayakta duramama, sersemlik ya da bayılacak gibi olma duyumu, titreme ya da ateş basması duyumu, uyuşmalar, gerçek dışılık, denetimi yitirme ya da çıldırma korkusu, ölüm korkusu belirtilerinden en az dördünün bulunması durumudur. En sık görülen anksiyete türlerinden biri olan panik atağı kısaca, dakikalar içinde zirveye ulaşan ani yoğun korku veya yoğun rahatsızlık dalgası olarak tanımlayabiliriz. Atakların en az birinden sonra en az bir ay süreyle başka panik atakların olacağı ile ilgili sürekli kaygılanma ve panik atak geçirmekten kaçınmak için davranışlar tasarlama panik bozukluk kapsamında değerlendirilmektedir. Panik atak akut bir durumu ifade ederken, panik bozukluk genellikle kronik bir durumdur.
PANİK ATAK NEDENİ
Bilişsel- Davranışçı yaklaşıma göre panik atak döngüsü, öncelikle belirli bir dizi olay, bedensel duyum ya da zihinsel olayın yanlış yorumlanması ve felaketleştirilmesi ile başlar. Yanlış yorumlanan ve felaketleştirilen uyaranlar, genellikle kan basıncındaki durumsal değişimler, stres, yorgunluk gibi etkenlerin normal sonuçları iken kişi bu belirtileri tehlike olarak yorumlar. Bu yanlış yorumlamalar “kalp krizi geçireceği”, “aklını kaçıracağı”, “kontrolünü kaybedeceği” ya da “boğulacağı” gibi o an oldukça inandırıcı gelen olumsuz düşünceler yaratabilir ve ataklar ortaya çıkar. Panik atak esnasında soluk alma güçlüğü, boğulma hissi, baş dönmesi, baygınlık hissi, çarpıntı, kalp atım sayısında artma, titreme, bulantı, karında rahatsızlık hissi, uyuşma, karıncalanma hissi, sıcak basması, ürperme, göğüs ağrısı gibi bedensel belirtiler ortaya çıkar. Kişi ataklardan ve sonuçlarından kaçınabilmek için de baş etmeye yönelik güvenlik ve kaçınma davranışları geliştirmeye başlar. Bazı güvenlik davranışları ise belirtileri şiddetlendirebilir. Ayrıca, anksiyetenin yoğunluğuna bağlı olarak kişi, kendini ya da çevresini değişmiş ve gerçek dışı olarak algılayabilir.
PANİK ATAK TEDAVİSİ
Panik bozukluk tedavisinde genellikle ilaç tedavisi ve/veya Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) uygulanmaktadır. BDT yaklaşımında, panik bozukluğu olan hastalara, psiko-eğitim kapsamında panik atakların doğası ve panik atak döngüsü açıklanır. Tedavide danışanın akut problemi olan panik atak semptomlarıyla başa çıkmak için yaptığı güvenlik sağlayıcı ve/veya kaçınma davranışlarının davranışçı yaklaşımla ortadan kaldırılması, bedensel duyumları hakkındaki yanlış yorumlamalarının ise bilişsel yaklaşımla değiştirilmesi esastır. Panik atak döngüsünü değiştirmek için kullanılan BDT tekniklerinden bir diğeri ise maruz bırakmadır. Panik bozukluk özelinde uygulanan maruz bırakma teknikleri, panik atağı ortaya çıkaran ve sürdüren bedensel duyumlara danışanın maruz bırakılmasını ve bunlarla zihinsel olarak baş edebilmesini içermektedir.