Pedofili (Sübyancılık) Cinsel Sapkınlıktır!
Ülkemizin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi’ne göre; bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimini tamamlamamış olduğundan 18 yaşını doldurmamış olan herkes çocuk olarak kabul edilmekte, ihmal veya istismara açık bireyler sayılmakta ve ‘korunma ihtiyacı olan çocuklar’ olarak nitelendirilmektedirler. Bu nedenle de 18 yaşının altında yapılan her evliliğe çocuk evliliği, evlenen kız çocuğuna ise çocuk gelin denilmektedir.
Baskı kullanılarak herhangi bir cinsel hareket veya girişimde bulunulması ya da cinsel içerikli sözler ile kişinin fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan zarara uğratılması cinsel şiddet olarak tanımlanmaktadır. Cinsel ihmal, çocukların cinsel kötüye kullanıma karşı korunmaması veya ilgisiz kalınması, cinsel gelişimlerine gerekli önemin verilmemesi, cinsel istismar ise çocuktan en az 6 yaş büyük bir bireyin, kendi cinsel tatmini için, çocuğa yönelik her türlü cinsel içerikli davranışı olarak değerlendirilmektedir. Aile içinde çocuğa yönelebilecek her türlü cinsel istismar davranışı ensest, aile dışından ya da tanınmayan kişiler tarafından gerçekleştirilen eylemler ise pedofili olarak tanımlanmaktadır. Maalesef cinsel istismar her çeşit sosyoekonomik ve kültürel çevrede yaşanabilmektedir.
Çocuklara cinsel istek duymak anlamına gelen PEDOFİLİ (sübyancılık), günümüz psikiyatri sınıflandırma sistemlerinde ‘parafililer’ yani ‘cinsel sapkınlıklar’ ana kategorisi altında ele alınmaktadır. PEDOFİL (sübyancı), en az 6 ay süre ile ergenlik (13 yaş) öncesi çocuklara yönelik doğal olmayan sapkın cinsel istek duyan kişidir; en az 16 yaşındadır ve istek duyduğu çocuktan da en az 6 yaş büyüktür. Pedofilide çocuklara karşı tekrarlayıcı cinsel dürtü ve tahrik edici fanteziler ortaya çıkar, bu cinsel dürtülere göre davranılır veya bu nedenle belirgin sıkıntı duyulur, sosyal ve mesleki uyum bozulur. Pedofilik kişiler, çoğunlukla kendi çocukluk dönemlerinde istismara maruz kalmış ve sosyal olarak içe dönük, aile bireyleri ile yakın ve sıcak ilişki kuramayan, sosyal açıdan yeterince olgunlaşmamış bireylerdir. Dış görünüşlerinin ardında çekingen, kendine güveni ve saygısı olmayan bir kişilik yatar. Başkalarının üstünde güç gösterilerine ihtiyaç duyduğu için kurbanlarını çocuklardan seçer. Bir çok çalışmada bu kişilerin empati yeteneklerinin kısıtlı, onur duygularının da fazla gelişmemiş olduğu, pasif-agresif, öfke ve düşmanlık duygularının, narsistik ve sadist özelliklerinin belirgin olduğu, doyumu erteleme kapasitelerinin azalmış, engellenmeye karşı toleranslarının düşük olduğu gösterilmiştir.
Cinsel şiddet ve tecavüz, kime yönelik olursa olsun kabul edilemeyecek, özrü ya da hafifletici nedeni olamayacak bir suçtur, üstelik savunmasız küçücük çocuklara yönelik olduğunda ise bir tür vahşet ve sapkınlıktır. Çocukluk çağında cinsel istismara, tacize veya tecavüze uğramış bireylerin hayat boyu süren ilişki, kişilik ve akıl sağlığı sorunları yaşadıkları ispatlanmıştır. Cinsel istismara uğrayan çocuklarda, kısa ve uzun vadede, başta psikosomatik rahatsızlıklar olmak üzere çeşitli tıbbi ve psikolojik rahatsızlıklar ortaya çıkmakta, ilerleyen dönemlerde ise; kaygı bozuklukları, depresyon, intihar düşüncesi veya alışılmadık tarzda korku, kızgınlık, huzursuzluk, düşmanlık ya da saldırgan hareketler, davranış bozuklukları gibi psikolojik belirtiler görülebilmektedir. Yaşına uygun olmayan bir şekilde cinsel davranışlar hakkında detaylı bilgi, yaşam rutinlerinde değişim, erken yaşlarda hamile kalarak fiziksel sağlıklarının bozulmasına neden olan pek çok yaşamsal sorun da ortaya çıkabilmektedir. Bunun yanında, okula gösterdiği gayrette azalma ve notlarında düşüş, okul ödevlerine yoğunlaşmada güçlük, okul aktivitelerine ilginin aniden azalması, okuldan erken dönme gibi okulla alakalı negatif belirtilere de sıkça rastlanmaktadır. Bu belirtilere ek olarak üzerini giyinip çıkarırken sorun çıkarma, bulunduğu gelişim dönemine uygun olmayan davranışlar (parmak emme, yatak ıslatma, bebek konuşması, anneye daha fazla yapışık olma) gösterme, kâbuslar görme, başka insanlara yaklaşamama, durduk yerde ağlama nöbetleri, mükemmeliyetçilik, aşırı utanç, suçluluk ifadesi, karın ağrısı ve baş ağrılarında artış, evden kaçma gibi sıkıntılar da görülebilmektedir. Cinsel istismara uğrayan çocukların hepsi bu belirtileri gösterecek diye bir durum söz konusu olmamakla birlikte, bu belirtilerden birkaçı varsa ebeveynler ve diğer bakım verenler çocuğu dikkatle gözlemlemelidir.
Pedofili, çok yönlü bir psikoseksüel bozukluk olduğundan sorunu sadece yasalar yoluyla çözmek mümkün değildir. Bu durumu meşru görüp normalize eden sosyal ve kültürel değer yargılarıyla da mücadele etmek gerekiyor. Bu noktada da hem devletimize, hem medyamıza, hem ruh sağlığı profesyonellerine, hem de ailelere çok fazla sorumluluk düşüyor.