5 Soruda Erken Boşalma ve Erken Boşalma Tedavisi
1. Erken Boşalma Tanımı ve Tanısı…
Erken boşalma, cinsel ilişki süresinin kısa ya da çok kısa olduğu, boşalma denetiminin sağlanamadığı ve buna bağlı oluşan stres ve kaygıyı içeren üç boyutlu bir durumdur. İlk cinsel ilişkiden itibaren tüm cinsel ilişkilerin tamamında yada neredeyse tamamında bir dakika içerisinde meydana gelen boşalma yaşam boyu veya primer erken boşalmadır. Eğer boşalma süresi sonradan 3 dakika ya da altına düşecek şekilde, hissedilir derecede azalmışsa bu edinsel yani kazanılmış, sekonder erken boşalmadır. Her iki durumda da hem erkek, hem partneri hem de ilişkileri için ciddi psikolojik etkiler yaratabilen ve yaşam kalitesini düşüren bir cinsel işlev bozukluğudur. Öyle ki kendine güveni azaltıp bazen zihinsel sıkıntılara, utanca, anksiyeteye ve hatta depresyona yol açabilecek kadar bir erkeğin yaşamını ve ilişkisini kabusa çevirebilir.
2. Bu Tanımların Dışında Olduğu Halde Erken Boşaldığını Düşünen Erkekler…
Yaşam boyu ya da kazanılmış tipleri dışında kalan diğer erken boşalma benzeri cinsel kaygılar, erken boşalma ile karışabilen ve herhangi bir cinsel işlev bozukluğunun olmadığı durumlardır. Aslında bizim gibi cinsel mitlerin bol olduğu bir toplumda erkeklerin partnerlerini tatmin etmek zorunda olduklarına inanmaları ve bunu erkekliklerinin ispatı ya da gücü olarak görmeleri bu sıkıntılı durumları zaten fazlasıyla doğurmaktadır. Bununla birlikte erken boşalmanın doğal değişken ve subjektif olmak üzere 2 tipi daha vardır. Doğal değişken EB, kişinin farklı zaman/partner ile yaşayabileceği bir durumdur. Bu alt tür EB, normal cinsel deneyimin bir çeşidi olarak kabul edilir. Subjektif EB’da kişilerin ejakülasyon süresi aslında 5 dakika ve üzerindedir. Fakat bu kişilerde sürenin daha kısa olduğuna ait bir inanç ve kontrol eksikliği algısı vardır. Her iki durumda da mutlaka bilgilendirme yapılmalı, cinsel eğitim verilmelidir.
3. Erken Boşalma Nedenleri Ve Sıklığı…
Ülkeler arasında ve farklı yaş aralıklarında değişkenlik gösterse de erkek cinsel fonksiyon bozuklukları arasında ilk sıradadır ve çok yaygındır. Yaşam boyu olan tipi aile öyküsü ve genetik yatkınlık ile ilişkili bulunmuştur. Nedenleri arasında genetik, somatik ve nörobiyolojik etkenlerin önemi vurgulansa da asıl neden büyük çoğunlukla psikolojiktir. Bunun dışında ergenlikten itibaren hızlıca, yakalanmadan, bir an önce boşalmaya odaklı yapılan mastürbasyon alışkanlığı, cinsel eğitim eksikliği ve cinsel mitler, bilişsel çarpıtmalar da sık görülen nedenler arasındadır. Edinilmiş EB ise çoğunlukla ürolojik, psikolojik ve kişiler arası sorunlardan kaynaklanır ki bunlar arasında; çiftler arası meseleler, performans anksiyetesi, cinsel ilişkinin niteliği ve sıklığı, düşük uyarılma eşiği, erken ve olumsuz cinsel deneyim varlığı, kişilik örüntüsü gibi nedenler sayılabilir.
4. Erken Boşalma Tedavisi…
Erken boşalma tedavisinde kulaktan dolma bir çok yöntem kullanıldığına şahit oluyoruz. Tedavi başarısı, ilişki süresini uzatmayı, boşalma üzerinde kontrol hissi kazanmayı ve daha tatmin edici cinsel ilişkiler yaşamayı kapsar. Bu açıdan bakıldığında erken boşalmanın hangi tipi olursa olsun tüm tedavilere cinsel eğitim ve cinsel terapinin eklenmesinin şart olduğu aşikardır. Zaten çalışmalar da en iyi sonucun ilaç tedavisi (ki özellikle yaşam boyu EB’da tercih edilmelidir) ve cinsel terapi birlikteliği ile elde edilebildiğini göstermektedir. Biz de cinsel terapi ile sadece boşalma süresini arttırmayı değil yakın ilişkinin onarılmasını da hedeflemekteyiz. Genellikle 6-8 seanslık bir terapi sonrasında hemen hemen tüm vakalarda net, kalıcı ve yüz güldürücü sonuçlara ulaşmaktayız. Özellikle belirtmekte fayda görüyorum ki tek bir tedavi yöntemi yoktur, hastaya ve çifte göre tedavi seçeneklerimiz vardır.
5. Erken Boşalma Tedavisinde Partnerin Rolü…
Cinsel uyum yakalanamadığı ya da varsa bile bozulduğu için erken boşalma durumunda hem erkeklerin hem de eşlerinin yaşam kalitelerinin bozulduğunu biliyoruz. Boşalma üzerindeki kontrolün öğrenilmemiş olması bu durumun sebebi olarak görülmekte, erkekler bu durumu bir eksikliğin göstergesi olarak algılamakta, kadın ise öfkeli ve eleştirel olabilmektedir. Erkekler cinsel özgüvenleri bozulduğu için kaygı ve hayal kırıklığı yaşamakta, cinsellikten ve de yakın ilişki kurmaktan kaçınmaktadırlar. Çoğunlukla da sıkıntılarının anlaşılmadığını ve yeterli desteği görmediklerini ifade ederler. Kadınlar ise partnerlerine karşı kendilerine önem vermedikleri, durumun üstesinde gelmek için yeterince uğraşmadıkları için öfke duymaktadırlar. Zamanla çiftlerde sıkıntılar artmakta, cinsel tatmin azalmakta ve bu olumsuz tutumların, inançların sürmesi tedavi sürecini de aksatmaktadır. Bu işlevsel olmayan tutum ve davranışların her iki çiftte de zayıflatılması, sıklığının azaltılması hem çiftin bu sorunun üstesinden gelmesine yardımcı olacak hem de karşılıklı yaşadıkları cinsel doyum ve yakınlaşmayı arttıracaktır.
