Evlilik Korkusundaki Artış Toplumsal Huzuru Tehdit Ediyor!
Zihinsel ve ruhsal bir yolculuk olan evlilik, yetişkin iki kişinin törel ve yasal bağlara uyarak kurdukları hayatın paylaşımına yönelik birlikteliktir. Bu birlikteliğin de toplumsal hayatın en temel parçası olan aileyi meydana getirdiğini belirten Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği (TERAPİDER) Genel Başkanı Uz. Dr. Taner CANATAR; “Evlilik bağı ile oluşan aile, insan ilişkilerinin en yakın ve en yoğun olduğu, bu nedenle de bir çok biyolojik, psikolojik ve sosyolojik ihtiyaçlara cevap veren temel bir sosyal yapıdır. Yani sevme, sevilme, sevgiyi paylaşma, seks ve üreme, korunma ve barınma, bağımlı ve bağımsız olma, ait olma, statü edinme, güven, kendini gerçekleştirme, çocukların bakımı ve eğitimi, toplumsal töre ve ideallerin yeni kuşaklara aktarılması gibi ihtiyaçların karşılandığı bir yapıdır. Evlilik korkusu ise kişinin, geçmiş çocukluk yaşantılarında maruz kaldığı çatışmalar ile çevresinde veya ailesinde yaşadığı olumsuz evlilik örneklerinden edindiği bilgiler doğrultusunda bilinçdışında geliştirdiği psikolojik bir bağlanma korkusudur. Bir ötekine bağımlı yaşamak düşüncesi, eşin fikirlerini önemsemek zorunda kalmak, evlendikten sonra alınması gereken sorumluluklar ve özellikle de bir başkasının sorumluluğunu almak, fedakarlık yapmanın beklenmesi, kaçırılacak fırsatlara olan düşkünlük, maddi ve manevi imkanları paylaşma zorunluluğu gibi durumlar evlilik korkusunu besleyen unsurlardır.Ayrıca yapılan araştırmalar, ebeveynleri boşanmış çocukların gelecekteki evliliklerinin başarısı konusunda korkulu, endişeli olduklarını, genel olarak evliliğe yönelik daha olumsuz bakış açısına sahip olduklarını ve ebeveynlerinin evliliğini mutsuz olarak algılayan kızların evliliğe yönelik daha olumsuz tutumlara sahip olduklarını göstermektedir. Bu nedenlerle farklı geçmiş, kültür ve ailelerde yetişen kişiler, bazen karşı tarafa bağlanarak kendilerini çok zorlu ve çatışmalı olabilecek evlilik kurumunun içine sürüklemek istemezler. Bu anlamda bakıldığında, bireyin iç dünyasında oluşturduğu evlilik korkusu aslında bir savunma mekanizmasıdır.Yani kendilerini korumak isterlerken sağlıksız birliktelikler kurulmasına, dolayısı ile de toplumsal huzurun bozulmasına neden olurlar. ’’ dedi.
Sağlıklı ve mutlu bir evliliğin ancak sevgi, saygı, samimiyet ve sadakat ile yürütülebileceğini vurgulayan Dr. CANATAR; “Evlenene kadar iki gönül bir olunca samanlığın seyran olacağını zanneden çiftler, evlendikten sonra anlaşmazlıklarının, tartışmalarının ve mutsuzluklarının kaynağını evlilik kurumuna yükleyerek bir müddet sonra ‘evlenmeseydik bunlar başımıza gelmezdi’ diye düşünmeye başlıyorlar. Ancak aşkı öldüren, sevgi ve saygıyı bitirip iletişimi bozan evlilik değil, maalesef kişilerin kendileridir. Kendisiyle barışık, huzurlu ve mutlu insanlar başkalarıyla da daha sağlıklı iletişim kurabilirler.Evlilikten korkan kişiler ise çoğu zaman bağlanmaktan korkarlar ve uzun süreli birliktelikler yaşayamazlar. Yalnız yaşamayı severler ve yalnız yaşayan insanlarla yakınlaşmak isterler. Fazla ayrıntılı ve mükemmeliyetçi düşünebilir, bencil olabilirler. Bununla birlikte evlenebilmek için kişinin birey olacak olgunluğa erişmesi ve ailesine olan bağımlılığından kurtulması gerekir. Bunu başaramayan biri için evlilik ile anne-baba olma sorumluluğu ağır gelebilir. Bu durumdaki bir kişi, kendine karşı dürüst olmalı, sonradan pişman olacağı bir hayatı sürdürmekte ısrar etmemeli, evlenme aşamasına gelmeden önce tüm belirsizlikleri konuşmalı, sağlıklı ve doğru kaynaklardan bilgi edinmeli, düzenli hayatın ve sağlıklı cinselliğin insanın doğasına uygun olduğu veya evliliğin yakınlık ve güven ihtiyaçlarını karşıladığını bilmelidir. Sağlıksız evlilikler sadece eşleri değil varsa çocukları, diğer aile bireylerini ve yakın çevreyi yani bir anlamda toplumu da olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle ruh sağlığı yerinde ve mutlu nesiller yetiştirebilmek için sağlıklı aile ilişkilerinin önemi ve eğitimin önce evde başladığı gerçeği göz ardı edilmemelidir. Unutulmamalıdır ki mutlu ve sağlıklı bir evliliğin yolu, evlenmeden önce bu konuda eğitim ve danışmanlık almaktır.’’ dedi.