ŞİDDETİN PANZEHİRİ, CİNSEL EĞİTİMDİR!
Kadınlara Uygulanan İnsanlık Dışı Eylemlerin Temel Kaynağı, Kadın ve Erkek Arasındaki Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğidir!
Son bir kaç gündür kamuoyunu derinden etkileyen Emine Bulut cinayeti ile bir kez daha yüreğimiz yandı, vicdanımız sızladı. Bir annenin, 10 yaşındaki kızının gözleri önünde, eski eşi tarafından vahşice katledilmesi, son nefesi öncesi ‘ölmek istemiyorum’ haykırışı ve kızının ‘anne ölmeni istemiyorum’ feryadındaki çaresizliği…
İstatistiklere göre son 10 yılda kadına yönelik şiddet yaklaşık yüzde 1500 arttı. Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu 2018 Cinsiyet Eşitliği Raporuna göre 149 ülke içinde 130’ncu sırada. Bugün ülkemizde kadınların hemen hemen yarıya yakını ekonomik, sosyal, psikolojik, fiziksel şiddet ve tacizlere maruz kalmaya devam ediyor. Toplumun kanayan bu büyük yarasına parmak basan Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği (TERAPİDER), şiddetin en yaygın görülen biçiminin, erkeğin kadına ve çocuğa karşı uyguladığı aile içi şiddet olduğunu belirtti ve konu ile ilgili yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; “Şiddet; kadının fiziksel, ruhsal, sosyal, cinsel ve ekonomik açıdan zarar görmesine, acı çekmesine, onurunun zedelenmesine, özgüvenini yitirmesine ve kadınlara karşı ayrımcılığın sürmesine yol açan bir eylemdir. Her açıdan yıkıcı olan bu eylem, kadınları değersizleştiren ve onları ikinci planda tutmayı hedefleyen ataerkil sistemle yakından bağlantılıdır. Bu konuda bir şey yapmamak hem suça ortak olmak hem de şiddetin temel nedenlerinden biri olan kadın erkek eşitsizliğini desteklemek demektir.”
Genellikle bir bütün olarak yaşanmakla birlikte şiddetin; fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet olmak üzere dört alt boyutu bulunduğunu ifade eden TERAPİDER Genel Başkanı Psikoterapist Uzm. Dr. Taner CANATAR da şiddetin temel kaynağının, kadın ve erkek arasındaki ataerkil toplum yapısından kaynaklanan asimetrik güç ilişkisi yani toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğunu vurgulayarak; “Bu cinsiyet eşitsizliğinin sonucunda da kadınların çoğu maalesef yaşamları boyunca en az bir kez baba ya da eş şiddetiyle karşı karşıya kalmaktadır. Ancak gelenekler, kadının statüsünün düşük olması ve ekonomik özgürlüğünün olmaması gibi nedenlerle çoğunlukla gizli tutulmaktadır. Şiddetin açığa vurulması halinde de genellikle şiddet mağduruna yardım etmek yerine aile birliğinin devam etmesi adına sessiz kalması tavsiye edilmekte ya da kadın suçlanmaktadır. Her ne sebeple olursa olsun, aile içinde yaşanan şiddet; hem uygulayanı, hem maruz kalanı, hem de bu şiddetin tanıklarını ayrı ayrı olumsuz etkilemektedir. Böyle devam ettiği sürece sadece kadınları değil, onlarla birlikte yetiştirdikleri çocukları ve dolayısıyla aileleri, en nihayetinde de tüm toplumu sağlıksız bir gelecek bekliyor olacaktır. Geleceğin mimarları olacak çocukların ve ergenlerin, sağlıklı yetişkinler olabilmeleri ve sağlıklı nesiller yetiştirebilmelerinin ancak ve ancak anne-babaların onlara model olabilecek nitelikte olumlu tutum ve davranışlar sergilemeleriyle mümkün olabileceği unutulmamalıdır.” dedi.
TERAPİDER Genel Başkan Yardımcısı Öğr. Gör. Uzm. Dr. Aydan AKSÖYEK ise açıklamasında; “Kadına yönelik ayrımcılık ve bunun uzantısı olan her türlü şiddet bir insan hakları ihlalidir. Şiddete maruz kalan kadınlarda pek çok ruhsal ve bedensel hastalık zamanla ortaya çıkmakta ve aile hayatımızın temel direği olan kadınlarımız mutsuz bir nesil yetiştirmek zorunda bırakılmaktadır. Bu nedenle kadınlara uygulanan insanlık dışı eylemler, toplum ruh sağlığını da tehdit etmektedir. Tüm bu sorunların kaynağında da hemen her olumsuzlukta olduğu gibi yeterli eğitimin olmaması yatmaktadır. Kadına şiddet başta olmak üzere, toplumdaki birçok sorunun kaynağı olan hurafelerle ve yanlış inançlarla mücadelenin en etkin yolu eğitimdir. Günümüzde artık kadına yönelik her türlü şiddet kültürüyle yüzleşmek ve mücadele etmek zorundayız. Uygulanan her türlü şiddetin sağlıksız bireyler yaratacağı, sağlıklı ve refah bir toplumun ise ancak sağlıklı bireylerden oluşabileceği de asla unutulmamalıdır. Sebebi her ne olursa olsun kadına şiddet son bulmalı, anaokulundan itibaren cinsel eğitim verilmeli, evlilik öncesi anne-baba ve eş eğitimleri zorunlu hale getirilmeli, aile danışmanlığı hizmeti sosyal güvence kapsamı altına alınmalı, kadına yönelik şiddet konusundaki cezai yaptırımlar artırılmalı ve sosyo-kültürel çalışmalara ağırlık verilmelidir.” dedi.