Sağlıklı Bir Aile ve Toplum Yaşantısı İçin Cinsel Eğitim Şart…
Cinsel eğitim, toplumun genel cinsel sağlığını korumak ve çocuklar ile ergenlerin erişkin yaşama sağlıklı bir geçiş yapabilmelerini kolaylaştırmak nedeniyle her geçen gün daha da önem kazanmaktadır. Cinsel eğitimin sanıldığı gibi gençleri yanlış cinsel ilişkilere özendirici değil, tam tersine daha sorumlu ve doğru davranışlara yönlendirici bir rol oynayacağını belirten TERAPİDER (Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği) Genel Başkanı Uzm. Dr. Taner CANATAR; “Toplum olarak sağlıklı nesiller yetiştirmek; bedensel, ruhsal, zihinsel, sosyal ve cinsel yönden kendisi ve çevresi ile barışık bireyler yetiştirmekle mümkündür. Bu nedenledir ki cinselliğin çocuk gelişimindeki önemi göz ardı edilemez. Zamanında ve doğru olarak verilmeyen cinsel eğitim, cinsel yaşamın başlangıcı ve sonrasında sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir. Kendi cinselliğine karşı merak içinde olan çocuklara ilk cinsel eğitimi, farkında olarak ya da olmayarak anne babalar vermektedir. 0–6 yaş dönemindeki ilk izlenimler bütün yaşam boyunca çocuğu izler. Bu yaş döneminde eğitim bir bütündür, cinsel eğitim de bu bütünün bir parçasıdır ve bu süreç, sağlıksız olduğu takdirde tüm yaşamı olumsuz etkileyip sağlıksız, başarısız ve mutsuz bir cinsel hayatın temellerinin atılmasına yol açabilir. Anne ve babaların temel amacı çocuklarının çevresiyle barışık, başarılı ve mutlu yaşamasını sağlamak olduğuna göre, gelişimin bir parçası olan cinsel eğitimi de çocuğun yaşına uygun bir şekilde, uygun zamanda verebilmeleri gerekmektedir. Evde kaliteli ve tatmin edici bir eğitim verdiğinizde çocuğunuz dışarıdaki kaynaklara yönelmeyecektir. Ama bilgi açığı varsa, merakı doyurulmuyorsa, sağdan soldan, arkadaşlardan, dergilerden, internetten bilgi öğrenmeye çalışacak ve belki de pek çok yanlış bilginin sahibi olacaktır. Bu nedenle evde doğru bilgiyi alırsa, dışarıdan gelen yanlış bilgileri eleme şansı olacaktır. Bununla birlikte cinsel konuların tabu olduğu toplumlarda, okullardaki cinsel eğitim etkinliklerinin önemi de göz ardı edilmemelidir.” dedi.
Cinsel eğitimin yaşam boyu süren bilgi alma, tutum, inanç ve değerler kazanma süreci olduğunu belirten TERAPİDER Genel Başkan Yardımcısı Öğ.Gör. Uzm.Dr. Aydan AKSÖYEK ise açıklamasında “Cinsellik hayatın temel ve doğal bir parçasıdır. Bu nedenle çocuğun soru sorması da normaldir. Çocuğu ‘nerden duyuyorsun böyle pis şeyleri’, ‘seni terbiyesiz duymayayım bir daha’ gibi azarlarsanız cinselliğin pis, kirli ve kötü olduğuna inanacaktır. Türkiye’de hem kadınlarda hem erkeklerde görülen cinsel işlev bozuklukları oldukça yaygındır ve temelinde de bu tür azarlanmalar, susturulmalar vardır. Konuşmak için doğru zaman çocuğumuzun bize soru sormaya başladığı zamandır. Öncesinde konuşmak gerekmez. Başlangıç cümleleri olarak; ‘bunu senin yaşında ben de merak etmiştim’ ya da “iyi bir soru, bunu seninle konuşmak isterim” ya da “sanırım senin yaşında pek çok çocuk da bu sorunun cevabını merak ediyordur” tarzında cümlelerle başlanabilir. Sorduğu soruları geçiştirmemek, ertelememek gerekir. Cevabını bilmiyorsak “bunun cevabını bilmiyorum ama en kısa sürede öğrenip sana anlatacağım” demeli ve gerçekten de cevabı öğrenip bunu çocuğa anlatmalıyız. Çocuklarla konuşurken ve sorularını yanıtlarken başka bir işle uğraşmadan onunla göz teması kurmak ve onun göz seviyesine eğilmek önemlidir. Yüz ifademizin tuhaflaşması, beden dilimizin değişmesi, ses tonun farklılaşması doğru değildir; çocuklar konuşulan şeyden rahatsız olunduğunu anlar. Çocuk söyleyebildikten sonra, cinsel organlara başka isim takmak anlamsızdır. Bu nedenle 3 yaşından itibaren, ebeveynler doğru biyolojik isimleri kullanmalıdır. Böylece çocuk en doğru şekilde, utanmadan, bu isimleri kullanmayı öğrenir. Sonuç olarak çocuğunuzla konuşurken sakin olun ve şaşkınlık göstermeden ne sorduğunu tam olarak anlamaya çalışın, sakın yargılamayın, mahremiyetini ve gizliliğini önemseyin, yaşayacağı süreçle ilgili bilgi verin ve bedenine bir yabancının dokunmaması gerektiğini öğretin.Unutmayalım ki cinsel dengenin bozulmasıyla sadece cinsel hayat etkilenmez, toplumsal yapımızı bir arada tutan saygı, güven ve en önemlisi sevgi kavramı da etkilenir.” dedi.