Cinsel İsteksiz Kadın
Yapılan çalışmalar, cinsel sorunların dünyanın farklı bölgelerinde ve kültürlerinde genel olarak sık görüldüğünü göstermektedir. Cinsel isteksizlik de sık görülen cinsel sorunlardan biridir. Gerek toplumda gerekse tedavi kliniklerinde, kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülmektedir. Özellikle de kadınlarda en sık görülen cinsel sorundur. Bununla birlikte aslında tek tip cinsel istek sorunu yoktur, değişik formlarda klinik görünümler vardır. Üstelik diğer işlev bozukluklarının günümüzde nesnel ölçüm ve tanımları mümkün iken cinsel isteğe ait böyle bir bilimsel ölçüm yoktur.
Peki bu durumda cinsel isteğin normal ya da anormal tanımı nasıl yapılır?
Azalmış Cinsel İstek Taraması
Cinsel isteksizlik, kişide yaşam boyu ya da kazanılmış, yaygın ya da durumsal olabilir. Cinsel öykü alınarak isteksizliğin tipi belirlendikten sonra “azalmış cinsel istek taraması” yapmak gerekir: 1) Önceki cinsel ilgi veya arzudan memnuniyet, 2) Önceki memnuniyet düzeyinde azalma, 3) Azalmış cinsel arzudan rahatsızlık duyma ve 4) Cinsel arzuda düzelme isteği mutlaka değerlendirilmelidir.
Tanı için ise en az altı aydır mevcut olan; her türlü cinsel etkinliğe karşı ilgisizlik, cinsel içerikli düşüncelerin ya da düşlemlerin olmaması ya da çok az olması, cinsel etkinliği başlatmama ya da çok az başlatma, eşinin başlatma girişimlerine karşılık vermeme, cinsel etkinlik sırasında, cinsel çoşku / hoşlanma olmaması ya da çok az olması, cinsel uyaranlara karşı fizyolojik uyarılmanın olmaması ya da çok az olması şeklinde kriterler olmalıdır. İlaveten bu durumun suçluluk, üzüntü, korku, endişe, kaygı, yetersizlik gibi klinik öneme sahip olacak şekilde kişide strese neden olması gerekir.
Cinsel İsteksizlik Nedenleri
Cinsel ilgi ve istek bozukluğu kadınlarda ergenlik döneminden başlayarak devam eden primer (birincil) bir sorun olarak ortaya çıkabileceği gibi yaşamın herhangi bir döneminde cinsel partnerle yaşanan genel ilişkideki sorunlar, depresyon ve anksiyete gibi psikiyatrik hastalıklar, psikolojik travma, gebelik, doğum ya da kullanılan bir ilacın yan etkilerine bağlı belirgin bir neden veya durum sonucu sekonder (ikincil) bir sorun olarak da ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca kadının cinsel ilgi ve istek azlığını ne derece sorun olarak algıladığı da önemlidir. Bu nedenle kişinin tüm yönleri ile değerlendirilmesi gerekmektedir.
Cinsel isteksizliği değerlendirirken kadının yetiştiği ortam ve ahlaki değerleri, cinsel bilgi düzeyi, ait olduğu toplumun sosyokültürel özellikleri, lohusalık, menopoz, yaşlılık gibi içinde bulunduğu yaşam dönemi, isteksizliğin oluştuğu ortam, eş ilişkisi, hormonal faktörler, tıbbi hastalıklar ve kullanılan ilaçlar önemli unsurlardır. Klinik olarak anlamlı cinsel istek kaybına yol açan ve organik cinsel istek bozukluğu nedeni olan birçok endokrin anormallik, genel tıbbi durum ve ilaç bulunmaktadır. İnsomnia (uykusuzluk) ve uyku problemleri de kadınlarda cinsel isteksizliğe en sık eşlik eden durumlardan biridir. Günlük yedi saatten az uyuma azalmış cinsel fonksiyonlar ile ilişkilidir. Uyku süresi ve kalitesinin arttırılması cinsel fonksiyonlar üzerinde olumlu etki yapmaktadır.
Tanı açısından önemli olan ve sıklıkla karşılaşılan bir konu da eşler arasındaki cinsel istek uyumsuzluğudur. Burada, eşlerden biri diğerine göre fazla istekli ve ilgilidir. Cinsel ilgisi eşine göre az olan partner bireysel olarak değerlendirildiğinde cinsel ilgi ve isteği mevcuttur ancak eşiyle ilişkisinde yetersizdir. Esasen kadın cinselliği sadece mevcut ilişkinin özelliğinden çok ilişkinin bir bütün olarak kalitesinden etkilenir. Sadakatsizlik, evlilik çatışmaları gibi eş ilişkisinde yaşanabilecek sorunlar cinsel hayatı olumsuz etkiler. Bu nedenle, tanısal değerlendirme için her iki eşle de görüşmeye gereksinim vardır.
Cinsel İsteksizlik Psikojenik Nedenleri
Toplumsal olarak cinselliğe ilgili ve istekli olmak, erkek kimliği ve rolü ile doğrudan özdeşleştirilir. Cinselliği isteyen, arayan, başlatan, bundan haz alan, orgazm olan, sevişmeye aktif olarak katılan kadınlara iyi gözle bakılmayacağı inancı yaygındır. Cinsel ilgisini belli eden kadına ahlaksız ve ‘hafif kadın’ yargılarını yapıştırmak üzere şüpheyle bakılır. Dolayısıyla cinsel isteğinin yeterli olmadığından yakınan, bu nedenle tedaviye başvuran kadınlara da önyargıyla yaklaşılacağı korkusu mevcuttur.
Özellikle bizim gibi cinsel açıdan kapalı ve tutucu toplumlarda kadınların üzerinde cinselliklerini keşfetme ve özgürce yaşayabilme konusunda ciddi baskılar vardır. Çocukluk ve ergenlikte cinsel ilgi ve aktiviteler kınanır, kısıtlanır. Cinsellik konusunda bilgilendirme gerek ev gerekse eğitim hayatında son derece yetersiz kalır. Birçok cinsel mitte kadının cinsellikten keyif almasının beklenmediği, onun görevinin daha çok eşi memnun etmek ve üremenin devamını sağlamak olduğu konusunda vurgular yapılır. Aynı zamanda bekarete yapılan aşırı vurgu, toplumumuzda genç kadınların üzerinde de belirgin bir korku ve endişe yaratmaktadır. Evlenene kadar bedeninin ve kişiliğinin cinsel yanını keşfetmemiş, ya da cinselliği “gizli”, “ayıp”, “kötü” etiketleriyle yaşamış genç bir kadının evlendikten sonra cinsel açıdan doyumlu, haz alan ve haz veren bir eşe dönüşebilmesi zor bir süreçtir. Bu şartlarda yetişen bir kadının evlendikten sonra eşi ile cinsel beklentiler konusunda yeterince iletişim kurabilmesi, nasıl sevilmek ya da sevişmek istediğini karşılıklı paylaşabilmesi, yüksek performans beklentileri altında ezilmemesi ve cinsel isteksizlik yaşamaması neredeyse imkansız olacaktır.
Cinsel İsteksizlik Tedavisi
Cinsel isteksizliğin kadınlarda pek çok psikolojik, sosyal ve bedensel problemle birlikte gözlenmesi yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle isteksizliğin yönetiminde en önemli faktör altta yatan ek problemlerin tespit ve tedavisidir. Eğer azalmış cinsel istek tıbbi nedenlere dayalı ise, tedaviye bu noktadan başlamak gerekir. Birçok vakada yeterli danışmanlık, doğru bilgilendirme ve yapılabilecek uygun ilaç değişiklikleri ile olumlu sonuçlar alınabilmektedir. Diğer vakaların ise cinsel terapi için yönlendirilmeleri uygun olacaktır. Eğer sorun eş ile yaşanan ilişkideki genel sorunlardan dolayı ortaya çıkmışsa cinsel tedavi çift terapisi ile birlikte sürdürülür, bu arada cinsellikle ilgili olumsuz düşünceler ve yanlış inançlar da ele alınır, temel bilgilendirme ile birlikte işlevselliği olmayan davranış kalıpları değiştirilir. Cinsel istekleri farklı düzeyde olan eşler arasında belli bir uzlaşma ile cinsel aktiviteye katılım iki tarafın da kabul edebileceği düzeye çekilmeli, yani tedaviye öncelikle cinsel istek yönünden geride kalan eşin hızında başlanılmalı, yavaş yavaş her iki eşin tatmin olabileceği bir düzeyi sağlamaya yönelik teknikler verilmelidir.
Sonuç olarak tedavi stratejileri cinsel eğitim, değiştirilebilir faktörlerin ele alınması, menopoz sonrası gerektiğinde hormon replasmanı, ilaç tedavisi ve cinsel terapi olarak sıralanabilir. Cinsellik öğrenilen bir eylem olduğundan, ilerleyen yaşla birlikte, aktif cinsel yaşamı olan bir kadında cinsel eylem sırasında cinsel hazzın da artması beklenir. Bu açıdan, kadınlar biyolojik olarak erkeklere göre daha avantajlıdır. Bununla birlikte unutulmamalıdır ki özellikle yetişkinlikte cinsel arzu oluşumunun en önemli bileşeni seks yapmaya ilişkin gönüllülüktür.