Aile ve Toplum Huzuru İçin En Güncel Tehdit: Nomofobi
Teknolojinin gelişmesi ve internetin hızla yaygınlaşması, zaman içinde bazı kişilerde cep telefonu ve internet kullanımından mahrum kalma kaygısının pekişmesine ve ‘nomofobi’ olarak tanımlanan yeni bir rahatsızlığın görülmesine yol açtı. İngilizce “no mobile phobia” sözlerinin kısaltılmasından oluşan Nomofobi’nin cep telefonu ve internetten mahrum kalma korkusu olarak ifade edildiğini belirten TERAPİDER (Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği) Genel Başkanı Uz. Dr. Taner CANATAR;“Bu hastalık, ilk kez 2008 yılında İngiltere’de yapılan bir araştırma sonucunda tanımlanmış ve araştırmaya göre erkeklerin %58’i ile kadınların %48’lik kısmının bu fobiden acı çekmekte olduğu, %9’luk bir kesimin ise cep telefonları kapalıyken stres yaşadığı saptanmış. Bu oranların 18-24 yaş arası gençlerde % 76’ya kadar çıktığı tespit edilmiş. Yine cep telefonu kullanıcıları arasında yapılan bir başka araştırmada, telefon kullanan her iki kişiden birisinin telefonunu hiç kapatmadığı belirlenmiştir. Bu kişiler, kontörleri bittiğinde, şarjları tükendiğinde, cep telefonlarını kaybettiklerinde, operatörlerin kapsama alanı dışında kaldıklarında yüksek düzeyde endişe yaşamaktadırlar. Özellikle genç yaş gruplarında görülen bu korku, hem sosyal yaşamdan uzaklaştırmakta hem de psikolojik sorunlara davetiye çıkartmaktadır.” dedi.
Nomofobinin kadınlara oranla erkekleri daha çok etkilediğini ve cep telefonundan hiç ayrılamayan kişilerin genellikle yalnız kalmaktan ya da iletişim sorunu yaşamaktan korkan kişiler olduğunu vurgulayan Dr. CANATAR; “Cep telefonuna bu kadar bağımlılığın sebebi, insanların aileleri ve arkadaşlarıyla sürekli temas halinde olma arzusudur. Bu kişiler cep telefonlarına o kadar bağımlı oluyorlar ki, telefonun şarjının bitmesi veya telefonu nereye koyduğunu bulamamak dahi streslerini hayli artırıyor. Sürekli iletişim halinde olmak ise kişiyi rahatlatıp sakinleştiriyor.” dedi ve ekledi; “Özellikle okul çağındaki gençlerde oldukça sık görülen bir sorun, gençlerin psikolojik ve bedensel gelişimleri ile sosyal ilişkilerini olumsuz yönde etkilemekte ve okul başarılarını düşürmektedir. Teknoloji kullanım süresi arttıkça çocuk ve gençler giderek yalnızlaşmakta, sosyal gelişimleri önemli ölçüde gerilemekte, yüz yüze ilişki kurmakta güçlük yaşamakta, öz güvenleri düşmekte ve de sosyal kaygı düzeyleri ile saldırganlık davranışları artmaktadır. Bağımlılıkla birlikte mahrumiyet korkusu daha da ilerlediğinde ise düşünce süreçleri bozulmakta, genel sağlık düzeyleri düşmekte, obsesif, depresif, kaygılı, düşmanca, fobik ve paranoid düşüncelerinin arttığı gözlenmektedir.” dedi.
Akıllı telefonların üretilmesi ile daha çok artış gösteren bu fobinin, panik atak, depresyon, çarpıntı gibi olumsuz durumları da beraberinde getirdiğini vurgulayan Dr. CANATAR açıklamasına şu şekilde son verdi; “Nomofobi sorunu yaşayan kişiler, ani duygu değişimleri yaşamakta, baş dönmesi, bulantı, kusma, titreme, göğüs ağrısı, nefes darlığı, heyecanlanma, kalp atışında hızlanma gibi yakınmalara maruz kalmaktadır. Bu tür kişiler asla telefonlarını kapatamazlar, yanlarından uyurken bile ayıramazlar, yola çıktıklarında ilk bakacakları telefonlarının var olup olmadığıdır. Ünlü filozof Descartes’in insanlık tarihine geçen ‘Düşünüyorum öyleyse varım’ sözüne nazire yaparcasına bilinçli ya da bilinçdışı olarak, sosyal ağlarda “Görünüyorum öyleyse varım” diye düşünen bu kişiler, telefon söz konusu olunca da “Ulaşıyorum/ulaşılıyorum öyleyse varım” diyebilmektedir. Sonuç olarak telefonunuz yanınızda olsa dahi sıklıkla kontrol ediyorsanız, yanınızda sürekli şarj cihazı ya da yedek batarya taşıyorsanız, telefonunuzun yokluğu sizde fiziksel reaksiyonlara yol açıyor ise, sinyal olmadığında ya da şarj bittiğinde aşırı öfke duyguları yaşıyorsanız, yarım saatliğine olsa dahi telefonunuzu kapatamıyorsanız, yatağa telefon ile giriyorsanız ve uyanır uyanmaz telefonunuza bakma ihtiyacı, olmadığında ise kendinizi eksik hissediyorsanız, yani telefonunuzdan ayrı kaldığınızda hayattan kopuyor iseniz eğer, sizin de nomofobik biri olma ihtimaliniz vardır ve bu durumda vakit kaybetmeden bir uzmandan destek almanız gerekmektedir.”