Madde Bağımlılığına Giden Yolun Başı Sigaradır!
Giderek artan oranları ile çocuklarımızı ve gençlerimizi bekleyen büyük bir tehlike halini alan sigara ve madde bağımlılığı konusunda ailelere uyarılarda bulunan Aile Terapileri ve Terapistleri Derneği (TERAPİDER); “Her olayın bir başlangıcı olduğu gibi, madde bağımlılığına giden yolun başı da satışı yasal olan SİGARADIR. Elbette her sigara kullanan madde bağımlısı olmayacaktır ancak sigara içmeyen birine göre riski oldukça yüksektir. Bu süreçte alkol kullanımı da oldukça sıklaşmaktadır. Madde bağımlılığına ilk başlama yaşının yüzde 65 oranla 15-24 yaş arasında olduğu, yüzde 10 oranında da 15 yaş altına kadar indiği gerçeği göz önüne alınacak olursa geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın ne kadar ciddi bir tehlike ile karşı karşıya olduğu daha iyi anlaşılacaktır.” dedi.
Çocuklarımız ve gençlerimizin bu kötü alışkanlıklara bulaşmadan acilen gerekli önlemlerin alınması gerektiğini vurgulayan TERAPİDER Genel Başkanı Psikoterapist Uzm. Dr. Taner CANATAR da konu ile ilgili açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Ülkemizde gençler arasında yapılan çalışmalara göre; yarısından fazlasının sigara deneyiminin olduğu, %16’sının yaşam boyu en az bir kez tütün, %35-45’nin alkol, %4’ünün esrar, %4’nün uçucu madde, %2-2.5’nin de en az bir kez ekstazi kullandığı tespit edilmiştir. Bir kereden bir şey olmaz, bir daha asla almam, ben bağımlı olmam, istesem bırakırım, bu son artık bırakacağım gibi ortak başlangıç seyirleri gösteren benzer bir olumsuzlukla karşılaşmamak için sevgiyi, ilgiyi, güler yüzü çocuklardan esirgememek gerekiyor. Bununla birlikte aile içinde paylaşılan kaliteli zaman arttırılmalı, etkili iletişim ile aile bağları güçlendirilmeli ve ailenin daha sağlıklı süreçlerle devamı sağlanmalıdır. Unutulmamalıdır ki ebeveynlerin görevi çocuklarına rehberlik etmek ve onları yaşama hazırlamaktır. Bunun için ebeveynler olarak öncelikle sigara kullanıyorsanız derhal bırakıp örnek olmalı, kullanmıyorsanız da çocuğunuzu bilinçlendirmelisiniz.”
TERAPİDER Yönetim Kurulu Üyesi Psikolog İ. Sabri TİTİ de açıklamasında; “Eroin bağımlılığı şikayeti ile ÇEMATEM Polikliniğine başvuran 13 yaşındaki hasta ile görüşmemde 8 yaşında esrar, 9 yaşında eroin kullanmaya başladığını öğrenince çok uzun yıllardır bu alanda çalışan bir sağlık profesyoneli olmama rağmen şaşkınlığımı gizleyemedim. Bu alışkanlıklara yakalandıktan sonra tedavi olma oranları klinik gözlemime göre oldukça düşüktür. Çünkü tedavi süreci oldukça meşakkatli ve maddi –manevi zorlayıcı şekilde ilerlemektedir. Rakamlara baktığımız zaman 2017 yılında ayaktan tedavi gören kişi sayısı 211.126, yatarak tedavi olanların sayısı ise 12.500’ dür. Tedaviye hiç başvurmayan kişi sayısının da bir bu kadar olduğu düşünülmektedir. Tedaviye başvuru 20-29 yaş arasında yoğunlaşmakta, 15 yaş altında tedaviye başvuru oldukça düşük izlenmektedir. Tedavi görenlerin yüzde 86 sının temel eğitim düzeyinde (1-8 yıl ) olduğu, yüzde 64 ünün düzenli bir işi olmadığı gözlenmektedir. Burada dikkat çeken bir başka gerçek de bir bağımlının kendi ailesine maliyeti ortalama 500 bin TL iken devlete maliyetinin ortalama 1 milyon TL civarında olduğudur. Anne babalar, bir gün kendi çocuklarının da bu tip kötü alışkanlıklara bulaşma olasılığı olduğu gerçeğini göz ardı etmeden doğru ve sağlıklı iletişim kurarak, gözlem yaparak ve de önlem alarak bu tip durumların oluşmasını engelleyebilirler. Bu önlemler arasında çocuklarla empatik anlayış içerisinde diyalog kurmak, arkadaş çevresini tanımak, davranış değişikliklerini gözlemlemek (aşırı hareketlilik ya da içe kapanma), okul hayatını dikkatli takip etmek ve motive etmek, spor, hobi ve sosyal faaliyetlere yönlendirmek sayılabilir. Yine ciddi madde bağımlılıklarının bile temelde sigara alışkanlığı ile başladığı gerçeğinden yola çıkarak öncelikle ebeveynlerin kendileri varsa sigara alışkanlıklarından kurtulmalıdır. Sonrasında ise sigara, ot, nargile vb ürünlerin zararlarını uygun bir dille anlatmalıdırlar. Tüm bu çabalara rağmen yine de çocuklarımız bazen bu kötü alışkanlıklara maalesef kapılmaktadır. Bu tip bir durumda ise panik yapmadan ve var olan durumu inkar etmeden çocuğunuzu tedaviye getirmenizi tavsiye etmekteyiz.” dedi.